23 Ağustos 2010 Pazartesi

Geri Sayım Başladı!

Cuma günü Zeynep'in çalıştığım kurumun kreşine kabul edildiğine dair yazıyı aldım. 13 Eylül'de başlıyor/uz. Heyecanlıyım, mutluyum, itiraf edeyim biraz korkuyorum... Mideme kelebeklerin en kocamanından biri yerleşti, kanatlarını çırpıp duruyor.
Çalıştığım kurumun kreşine başlayacağı için asansörde, yemekte, odalarda kim kreşle ilgili birşey anlatsa kulağım orada...Özel kreşlere göre pekçok artıları olsa da endişelendiğim konular var. Önyargılar oluşturmamaya, kendimi şartlandırmamaya çalışıyorum. Bu arada yavaş yavaş kızımı hazırlıyorum. Beni en rahatlatan işyerime 5 dakika evimize ise sadece 2 dakikalık bir mesafede olması...Geri sayıma başladık!
Bu arada Zeynep'in yüzü tamamen iyileşti. Beklediğimden çok daha çabuk hemde:) İz kalmadı, geçti, bitti. Ama blogumuzu her açtığımda yaralı halini görmek canımı acıtıyordu. Ben de komik bir resmini buldum. Teyzesinin postişleriyle Zeyno :)

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Bir Yaralı Kuş

Zeynep dün akşam neredeyse tamamı çimle kaplı bahçenin yürüyüş için yapılan beton yolunda, sadece 1 metre kadar uzağımdayken, nasıl olduğunu hala anlayamadığım bir şekilde, yüzünün üzerine neredeyse uçarak düştü. İlk yapabildiğim kucağıma alıp sakinleştirmeye çalışırken ağzında ve burnunda kan olup olmadığına bakmak oldu. Neyse ki yoktu. Elini yüzünü yıkamak için lavaboya götürünce,ışık altında farkedebildim yüzünde ki sıyrıkları...Belli ki çok canı yandı,çok ağladı. Belli etmesem, soğukkanlı olmaya çalışsam da çok korktum.
Biliyorum düşe kalka, yaralarla berelerle büyür çocuk.Ama onların canları bir yanınca bizim canımız bin yanıyor.Yüzünde ki sıyrıklar birkaç haftaya geçecek, iyileşecek. Ben dün yaşadığım o birkaç dakikayı unutabilecekmiyim, hiç sanmıyorum...
Sabah aynada kendini görünce üzülür, ağlarsa diye tedirgindim. "-Anne men pepeee ooduuum." deyip gülünce haline, rahatladım:)
Bununla geçmiş olsun bize...Allah yavrularımızı beterinden saklasın!

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Yaş 2,5

Kızım, boncuk gözlü prensesim...
Sen bir yarım yıl daha kattın yaşına, ben de anneliğime...Birer yıl arayla fotoğraflarını seçmeye çalışırken binlercesinin arasında, bir defa daha farkettim anne olmanın dünyanın en büyük mucizesine tanıklık etmek demek olduğunu...
Sana en çok "bebeğim" diye hitap ediyorum ve unuttuğum da "bebeeemm" diye hatırlatıyorsun ya, bebeğimi ilk gördüğüm o muhteşem anı son dakikama kadar unutamam.

Güzel yüzün hep gülsün, sağlıklı ol...Bana yeter!
2.5 yaşın kutlu olsun bebeğim...

Not: Resimler 2008,2009 ve 2010'un Ağustos ayınından...İlhamı veren ve sayesinde oturmuşken 2,5 yıllık fotoğraf arşivini gezdiğim Emine'ye teşekkürler :)

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Tatil (mi) yaptık (?)

Ankara'da ki koşuşturmaya kısacık da olsa bir ara verelim dedik, anne-kız başbaşa tatil yaptık. Daha doğrusu kız tatil yaptı...Anne çocuk havuzunda, dizlerine kadar suyun içinde ıslanmakla yetindi.(Zeynep'ten önce en sevmediğim görüntüydü çocuk havuzlarında koca koca adamlar,kadınlar:)
Günlerimiz uyku ve yemek dışında neredeyse havuzda geçti. Zeyno'nun yakın zamanda geçirdiği idrar yolu enfeksiyonu yüzünden çok tedirgindim ama çok şükür hiçbir hastalık kapmadan geldik. Otelin havuzların temizliği ve bakımı konusunda gösterdiği özen daha rahat olmamı sağladı. Denize Zeynep'i zor ikna ederek sayılı gittik. Hanımefendinin oynamak için bile olsa kuma tahammülü yok hala, deniz de çok dalgalı olunca tercihimiz mecburen havuz oldu.
Bir hafta boyunca pilav ve dondurmayla beslenmek Zeyno için artık bir tatil geleneği.Her öğünde çeşit çeşit alternatife rağmen, neredeyse sadece ekmek,pilav ve dondurma yedi.Yemek süremiz ortalama 7-8 dakika olmasına rağmen, kızımın aksine açık büfede bulunan herşeyin tadına bakmayı becererek rekor kırdım:)
Otelde bulunan mini luna-park'a her akşam gittik ve ufak çapta bir servet yatırdık. Özellikle kendi etrafında dönüp duran fincanlara defalarca, hiç sıkılmadan bindi, "anne ben çay oldum" diyerek...
Akşamları saat 9'dan sonra benim biten pilime,gözümden akan uykuya rağmen, animasyonların izleyicisi olduk. Otelin animasyonları özellikle çok iyiydi. Zeynep'te tiyatro,bale,dans...hepsine bayılır, bütün showları izledi.

Puseti yanımıza almadığımıza çok çok pişman oldum.Otel çok büyük bir arazi üzerine kurulu, Zeyno'da sürekli kucak isteyince olan benim belime oldu. Münire'yi ve annemin aldığı tüyler ürperten sarı lame çantayı ise yanımıza aldığımıza çok çok pişman oldum. Ne yapıp edip onları bavuldan çıkarmalıydım. Heryere bizimle geldiler, yorgun düşen Zeynep'le birlikte bir de onları taşımak zorunda kaldım.

Geçen sene otobüsle yolculuk yapınca sütten ağzım yanmıştı.Bu sene akıllılık edip uçak biletlerimizi önceden almıştım.Hatta önce uçak biletlerini aldım, sonra kalacak yer aramaya başladım:) Neyse ki sezon ortasında yer bulduk biletleri yakmadan...Neredeydiniz diye merak eden olursa, buradaydık.

Benim için alışılmışın dışında bir tatil oldu. Çocukla zor, bir de yalnız olunca daha da zor...Çok çok yorulduğumu itiraf edeyim. Ama kuzumun mutluluğunu, gözlerindeki pırıltıyı görmek bütün yorgunluklara değer.