22 Ekim 2009 Perşembe

Resim Dersi ve Sonrasında Papazın Bağı

Geçen hafta üç çiçek Zeynep, Selin, Ada, bir böcek Yiğit oğlan ve anneleri olarak çocuk merkezlerinden birinde deneme amaçlı resim dersine katıldık. Ders başlayıncaya kadar bekleme salonunda bir güzel kaynattık. (Resimler bekleme salonundan) Mart ayında Selin'in annesi Sevgili Çiğdem'in Montessori Mail Grubuna üye Ankara'lı anneleri davet etmesiyle başlayan arkadaşlığımız yaklaşık 8 aydır devam ediyor. Artık çocuklarımız birbirini tanıyor, oyun oynuyor, sadece birbirlerine değil bizlere bile sevgi gösterisinde bulunuyorlar. Selin sadece Ada'yı değil, annesi Umur'u görünce de -Mumuy- diye sevinç çığlıkları atıyor, Zeynep Çiğdem teyzesinin peşinden ayrılmıyor, sarılıyor, araba kullanırken bile arkadan rahat bırakmıyor. Sadece çocuklarımız değil, bizler de birbirimiz için çok önemli olduk. Bu kadar güzel insanlarla internet aracılığı ile tanışacağımı söyleseler inanmazdım herhalde...Resim dersine dönersek:) Umur'un çocuklara yaptığı ama türlü ajitasyonla bizim de tadına bakabildiğimiz nefis ve çok şirin görünümlü kurabiyeler günün sürpriziydi. Ders nasıldı diye sorarsanız, boyalara ve resim yapmaya çok meraklı Mavişim de dahil olmak üzere çocuklar pek ilgi göstermedi. Zeynep evde kendi başına serbest çalışmalar yaparken çok daha keyif alıyor. Resim dersini ileride belki tekrar denemek üzere, şimdilik gündemden kaldırdık.
Ders sonrasında uyumak üzere olan Yiğit'i evine uğurlayıp, kız kıza Papazın Bağı'na gittik. Daha önce lafa dalıp fotoğraflamayı unuttuğumuz, bol sulu bir Papazın Bağı maceramız olmuştu. Bu defa havanın daha serin olmasının da etkisiyle kızları havuzlardan, sulardan uzak tutmaya çalıştık. Ama bir karış suyun içinde balıkların yüzdüğü ufak bir havuza oyuncaklarını, mendillerini atarak yine sulu bir oyun buldular. Yine de Çiğdem, Umur ve ben, semaverde çayımızı içip, gözlemelerimizi yerken sohbet edebilme fırsatı bulduk. Kızların uykuları gelip mızıldanmalar başlayınca da günü noktaladık.
(Yine fotoğraf çekmediğimizi farkedince, kalkarken son anda çektiklerimiz:)

15 Ekim 2009 Perşembe

Boyama Çalışmalarına Devam...

Evde yetiştirmem gereken işler varken ve Zeyno peşimde dolanıp dururken, eline verdiğim bir parça kağıt ve boyalar her zaman çok işe yarıyor. Bu aralar favorimiz sulu boya ve parmak boyaları...Resimlerde de görüleceği gibi kuzum en ciddi ifadesiyle, en konsantre olmuş haliyle yapıyor boyama çalışmalarını...(Parmak boyasını evde yapan, ne çok katı ne çok cıvık bir kıvam tutturan varsa ve ölçülerini benimle paylaşırsa çok sevinirim.) 3 boyutlu Winnie The Pooh boya kalemlerimizi ise yeni aldık, bayıldık...

9 Ekim 2009 Cuma

Mavi Mavi Masmavi

Zeynep'e annem kendi evinde baktığından ve hergün bırakıp alma şansım olmadığından, haftaiçi annemde, haftasonu evimizde şeklinde devam eden bir düzenimiz var. Tabii bu durumun artılarını da eksilerini de yaşıyoruz. Benim için en büyük artılarından biri, haftaiçi işten döndüğümde yemek yapma, masa hazırlama, toplama ve sonrasında evdeki diğer işler için bir telaş yaşamadan kuzumla doya doya vakit geçirebilmek oluyor. Zeynoşu eve girdiğim dakikadan itibaren kanguru gibi neredeyse cebimde taşırken, bütün gün kızıma bakan annemin -sen git çocuğunla ilgilen- yaklaşımı da çok rahatlatıyor. Annemin ve kızkardeşlerimin bu destekleri için haklarını ödeyemem herhalde...
Hergün bize kalan saatleri, yaz boyunca doya doya dışarda, parklarda geçirdik. Havaların soğumaya, erkenden kararmaya başladığı şu günlerde ise daha verimli ev aktivitelerine, oyunlara başlamaya karar verdim. Gerçi yemek vaktine kadar, neredeyse 1 saat m.e.m.e, öpüşme, koklaşma faslıyla geçiyor.
Dün akşam, renkleri pek tanımayan miniğime mavi'yi öğretmek için bir oyun oynadık. Yabancı bloglardan birinde görüp not almıştım. (Bu aralar bloglarda hoşuma giden aktiviteleri, oyunları, el işlerini not alıyorum. Fırsat oldukça deneyeceğim.) Renkleri öğretirken 3 ana renkten başlamak gerektiğini, daha sonra diğer ara renklere geçmek gerektiğini okumuştum. Gerçi günlük hayatımızda Zeynep'le olan diyaloglarımızda nesnelerden mümkün olduğunca renkleriyle bahsediyorum.
Oynadığımız oyunun adı "Mavi Avcısı"...Zeynep'in çantalarından birine mavi bir etiket yapıştırdım. Odaları tek tek gezip, teyzelerin -mavi mavi!- sloganı eşliğinde mavi olan nesneleri bularak bu çantada topladık. Oyuncak sepetinden mavi bul-tak parçaları, fili, balığı, mutfaktan mavi bardağı, minik sürahisi, buzdolabının üzerinde ki mavi magnetler, teyzesinin mavi fuları (daha sonra başına sardık:), çorabı (bunları da giydi :).... derken çantasını doldurduk. Sonra da içindekileri döküp ganimeti saydık. Oyunun sonunda -Zeynep'cim balık/fil.. ne renk? sorusuna
- MA Nİİİİİİİİİİİ cevabını alabildik :)
Diğer renklerle maviyi iyice kavradıktan sonra mı benzer bir çalışma yapmak uygun olur acaba? Ailemizin çocuk gelişimcisi Sermin, yorumunu bekliyoruz. Bu arada eşleştirme kartlarıyla nasıl çalışalım konusunda takılan arkadaşlar olduğunu biliyorum, bizim Eşleşmeyen Kartlar yazımızın altına Sevgili Sermin çok açıklayıcı bir yorum yazmıştı. Merak edenlerin, gözünden kaçanların dikkatine...
Herkese iyi bir haftasonu diliyoruz :)

5 Ekim 2009 Pazartesi

Haftasonumuz...

Az lafla, bol resimle haftasonumuz...
Cumartesi öğlen uykusundan sonra yenilenen Gençlik Parkı'na gittik. Atlıkarıncaya bindik, dönmedolapta 50 metre yükseklikte kudurduk:)
Sonrasında soluğu dürümcüde aldık. Finali künefeyle yaptık. Zeynoş hayatında ilk defa künefe yedi ve son olmayacağının sinyallerini verdi :)
Pazar sabahı Banu&Mira ve Çiğdem&Selin'le Odtu'de buluştuk, hasret giderdik, yedik, içtik,dertleştik...Odtu'den sonra pazara bile gittik :)
Dönüşte ben yemek hazırlarken, kızım aldıklarımızı ayıkladı.
Yaşasınnnnn...artık maydanoz ayıklamak da Zeynep'in görevi :))))
Çizme, karalama sevdamız doruklarda. Ikea'dan Çiğdem'in alıp getirdiği resim sehpası ile duvarları kurtardık ama body-art çalışmaları başladı şimdi de :)