26 Mayıs 2009 Salı

Bugünlerde...


16. ayını doldurmak üzeresin bebeğim. Artık bizimle konuşuyor, oyun oynuyor, isteklerini ve istemediklerini ifade ediyorsun. Kime çektin bilmem(!) dışarlarda olmayı çok seviyorsun. Her akşam anneannenle karşılıyorsunuz beni. Servisten inmeye yakın kalbim başlıyor heyecanla atmaya, hemen seni arıyor gözlerim yolun köşesinde. Her buluşmamızda sana sarılırken içimden dua ediyorum Allah bize hiçbir ayrılık yaşatmasın diye...
Havalar ısındı ya artık, akşamları çocuk parkına uğruyoruz seninle. 25 sene önce oyun oynadığım parkta şimdi bebeğimi sallıyorum, kaydırıyorum. Daha kapısında yaklaşırken başlıyorsun elinle göstermeye. Geçenlerde hava serinleyince eve dönelim diye seni ikna etmeye çalışırken bir baktım kaydırağa tırmanıyorsun. Ben çıkarmasam da merdivenlerden, kendin tırmanıp kayabiliyorsun yani pratik akıllı kızım. Çoğu akşam iş dönüşü teyzen de katılıyor bize.
Eline geçeni balkondan atmaya sen de başladın. Terlikleri, mandalları, ayakkabıları, kumandaları (deden duymasın:) balkon demirlerinden uzatıp aşağı atmayı görev biliyorsun. Neyse ki anneannen 2. katta oturuyor da aşağı atılanlar fazla zarar görmeden toplanıyor. Bir başka keyfin de balkondan pisileri beslemek. Mahallenin kedileri seni görür görmez toplanıyorlar aşağıya. Bütün hayvanlar pisi pisi senin için. Baş parmağın ve işaret parmağını birleştirip -gel pisi pisi- yapınca, seni yememek için zor tutuyorum kendimi.

O kadar güzel "anne" diyorsun ki. Sen -anne dedikçe ben de cevap veriyorum -efendim yavrum, yine en tatlısından -anne, -efendim balım, -anne, -birtanem...böyle sürüp gidecek bir nedenle kesmek zorunda kalmasak...O anı dondurup sonsuza kadar yaşamak istiyorum.
Lenslerimi nasıl çıkardığımı görmüşsün, çok komik taklit ediyorsun. (Bknz: Kolajın en altındaki küçük resim:=) Bir de küpe, kolye, toka, süslü bir saat takmış birini gördüğünden -Ayyyyyyy demen var, mutlaka kameraya çekmem gerek. Şimdiden çok meraklısın, kokoş bir kızım mı olacak benim acaba :=)





21 Mayıs 2009 Perşembe

Minik Kitap Kurdum


Kızı kitabını ters tutuyor, annesi kamerayı...

Ama başınızı hafif eğip izlemeye değer:=)



20 Mayıs 2009 Çarşamba

Hayvanat Bahçesi'ne gittik!

Yine gecikmeli bir haftasonu yazısı...Cumartesi günü uzun zamandır gitmek istediğimiz Hayvanat Bahçesine, kızımın ilk arkadaşları olan (ve ilk olmaları nedeniyle bizim için çok özel olan) Mira, Selin ve Ada'yla gittik. Aslında en son kendi çocukluğumda gitmiş olmama rağmen etraftan duyuyordum ne kadar içler acısı bir halde olduğunu, cumartesi günü gözlerimizle de gördük. Kızlar henüz farkında değillerdi...Ama Türkiye'nin en iyisi olduğu iddia edilen Ankara Hayvanat Bahçesi bu halde kalmaya devam ederse bizim için eğlenceli bir haftasonu aktivitesi olamayacak ilerleyen zamanda...



Hava sıcaklıklarının çok artması ve haftasonu ziyaretçi kalabalıklığı nedeniyle erken buluşmaya karar verdik. Sabah Çiğdem bizi aldı yine sağolsun. Zeynep ve Selin yolboyu öyle tatlı sohbet ettiler ki kendilerince...Sadece birara benim güneş gözlüğümü paylaşamamaktan hafif sesler yükseldi, ama çok uzatmadılar munis kızlarım!
Otoparkta Banu&Mira ve Hayvanat Bahçesi'ne girince de Umur&Ada'yla buluştuk. Minik kuşum beklediğim kadar ilgilenmedi hayvanlarla. Hatta ilk olarak girdiğimiz akvaryumda ki büyük balıklardan korktu, boynuma sarıldı, öyle dolaştık.



Hava o kadar sıcaktı ki Zeynep bana da çaktırmamaya çalışarak ayakkabı, çorap, şapka...çıkarabileceği ne varsa çıkartarak kendince serinlemeye çalıştı. Bende fırlatıp attıklarını topladım arkasından:=)

Günün benim için en unutulmaz sahnesi minik su damlamız Ada'nın Zeynoşun t-shirt'ünün çıtçıtlarını açıp kapatmasıydı. Ve benim objektifimden açık çıt çıt kalmasın sloganıyla Ada ve şaşkın Zeyno :=)

Gezimizin sonuna doğru benim bir anlık dikkatsizliğim sonucu minik kuzum ufak bir kaza atlattı. Nasıl olduysa pusetin kemerlerini bağlamayı gözden kaçırmışım, sıcaktan ve uykusuzluktan bunalan yavrum da kendini öne doğru atıverince yüzükoyun düştü. Neyse ki alnında bir iki ufak sıyrıkla ucuz atlattık.

Artık ikimizin de görüşmek için haftasonlarını heyecanla beklediğimiz arkadaşlarımızla birlikte çok keyifli birkaç saat geçirmiş olarak evimize döndük. Miniğime bir duş aldırıp uyuttum ki enerjisini toplasın da akşam üzeri programımıza hazır olsun :)

14 Mayıs 2009 Perşembe

Bütün kızlar toplandık......

Neredeyse yeni bir haftasonu geldi, geçen cumartesi yaptığımız kızlar buluşmasını yeni yazabiliyorum iş yoğunluğundan. Yine Banu ve Mira evsahiplerimizdi. Bu defa şansımıza hava çok güzeldi ve bahçenin keyfini çıkarabildik....
Kuzumun birara ben yanından hızlıca çantamdan birşey almak için kalkınca, gidiyorum sanıp katıla katıla ağlaması ve benim aynı şekilde karşılık vermemle biraz sulu başladık güne! Su damlamız Ada'nın yine bir su damlası kadar güzel ve zarif annesi Umur'un anneler günü hediyesiyle sevindik, duygulandık. Kızlar bahçede tünelden geçip, Banu'nun fimodan yaptığı şaheser balıkları oltayla tutmak yerine birbirlerinden kaçırmaca oynayıp, bahçenin tadını çıkarırlarken bu defa biz de sohbet etme, günlerdir onu mu yapsak bunu mu pişirsek diye derdine düştüğümüz keklerin, kurabiyelerin, salataların tadına bakma hatta birkaç bardak çay içebilme fırsatı bulduk.
Sanırım ne kadar güzel bir gün geçirdiğimizi en güzel resimler anlatıyor...

8 Mayıs 2009 Cuma

Anneler Günümüz Kutlu Olsun!


Bütün annelerin, anne olacakların, gelecekteki annelerin, içinde annelik duygusu taşıyanların...
ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN!
KIZIM..Bana 15 (+9) aydır "Annelik" duygusunu yaşattığın için teşekkür ederim!

7 Mayıs 2009 Perşembe

Çarşıdan aldık 1 tane, eve geldik 4 tane!

İple çektiğimiz yaz kapıda nihayet...yavaş yavaş yazlık cicilerimizi çıkarıp, eksiklerimizi tamamlayalım derken miniğimi güneşten koruyacak bir şapka arıyordum. Çok içime sinen birşey bulamasam da anneannemizin ısrarıyla C & A Kids'ten aldık bir tane...Meğer iki yüzü de kullanılabiliyormuş. Oldu 2 şapkamız. Akşam becerikli anneannemiz kalıbını çıkarıp, kumaş hazinesinden uygun bir kot bulup bir de çiçekli kumaşla çift yönlü dikince 2 şapkamız daha oldu..İşte (şimdilik:) bu yaz kızımı güneşten koruyacak şapka koleksiyonumuz...

Bu arada ütüyle her türlü kumaşa yapışan, çeşitli desenlerde parlak taşlar var ya, birisi onun üretimini durdursun. Annem kendi t-shirtleri, pantalonları, çantaları, evinde ki örtüler derken kızımınkilere el attı. Bknz: Annemin imalatı kot şapka :=)

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Mira'daydık :)


Persembe günü Sevgili Banu'nun davet mailini alınca çok sevindik. Tadı damağımızda kalmıştı ilk buluşmanın ve havalar düzelse de biraraya gelsek diye heveslenip duruyorduk.

Cumartesi sabah Çiğdemcim sağolsun bizi geçerken aldı. Arabaya binince Zeynep'i gören arkadaş canlısı kuzu
Selin'in sevinci görülmeye değerdi. Neredeyse Ankara'nın bir ucundan diğer ucuna yaptığımız yolculuk kızların muhabbetleriyle nasıl geçti anlamadık:) İçeri girer girmez Selin ve Zeynep, sade ve çok zarif döşenmiş olan odasında Ada'yla oynayan Mira'ya katıldılar. Kızlar yerde oturup onlarla çok güzel oynayan Ada'nın annesi Umur'u da arkadaşları sanıp peşinden ayrılmadılar. Tabii ki Zeynep her zaman olduğu gibi önce bir süre dizimin dibinden ayrılmayarak gözlemlemeyi tercih edip, ortama ısındıktan sonra katıldı kızlara...Açılınca da tam açıldı:)

Kapalı havaya rağmen güneşin yüzünü gösterdiği kısa bir zaman diliminde kızları Banu'ların bahçesine çıkardık. Ne yazık ki çok uzun süremedi bahçe keyfimiz...Ama Mira ve Ada'nın elele bahçeye çıkmaları, Ada'nın köpek heykellerine ve duyduğu köpek seslerine -hav hav diyerek koşması, minik kuzumun pembe hırkasıyla bahçede bir oraya bir buraya gezinip durması günün unutulmaz sahneleriydi. (Banu'ya not: Canım şimdi yazarken aklıma geldi, sanırım Zeynep bahçeye çıkarken Mira'nın kitaplarından biri elindeydi, ısrarla arasına parmağını koyup şıkıştırdığı kitap. Bahçeden içeri girerken elinde olup olmadığını hatırlayamadım. Bir bak istersen bahçeye)

Kız kıza başladığımız güne Çınar, Yiğit ve Arda'nın katılmasıyla devam ettik...Hatta Banu'nun annesi köpekleri Pepper'ı getirince ortalık iyice şenlendi...Bütün tüylü hayvanları kedi zanneden prensesime bu küçücük şirin şeyin köpek olduğunu anlatmam zaman aldı:) Pepper evde olduğu sürece Zeynep'le yapışık ikiz olarak oturduk. Korkma duygusuyla değil ama ilk defa gördüğü her yabancı insana/ortama/hayvana... gösterdiği tepkiyi ona da gösterdi.

Anneler yine döktürmüşlerdi. Özellikle Çiğdem'in pırasalı karmacasını ve Banu'nun ballı kurabiyesini yapılması gerekenler listemize ekledik bile, tariflerini bekliyoruz. Bir yandan çocuklara yedirirken biz de sohbet etme fırsatı bulduk. Yoğurttan girdik, montessoriden çıktık. Çocuk gelişimcisi olan Sermin'e (Ş ile değil :=) aklımızdakileri sorduk. Bu buluşmalar kızıma olduğu kadar bana da çok iyi geliyor. Aynı dili konuşabildiğim yeni yeni arkadaşlar ediniyorum. Umarım uzun soluklu olur, çocuklarımızı birlikte büyütürüz...

Birara çocukları toparlayıp ortak bir oyun kurmaya çalıştık. Ama Selin ve Zeynep, Sermin'in topla nasıl devireceklerini göstermesine fırsat vermeden şişeleri alıp kaçınca, henüz ortak bir aktivite için erken olduğuna karar verdik. O kadar oyuncak içinde Zeynoş her fırsatta soluğu mutfakta aldı, Hatice ablasına yardıma koştu:) Birara en sevdiği oyuncak olan elektrik süpürgesi ortaya çıkınca onun peşine takıldı.

Çocukların yorgunluktan pestilleri çıkınca ve uyku bastırıp mızmızlanmalar başlayınca, yolumuz da uzun olunca, en kısa zamanda bir dışarı etkinliği yapmak üzere sözleşip, Banu'ya ve Mira'ya güzel evsahiplikleri için teşekkür edip ayrıldık. Çiğdem'le planladığımız Panora ziyaretini bir başka güne ertelemek zorunda kaldık. Otoparkta yer ararken önce bütün gün annesinin elinden tutup yürüme çalışmaları yapan minik melek Selin'in kafası düştü öne, hemen arkasından minik kuzum kollarımda uyuyakaldı. Çiğdemcim yine sağolsun bizi evimize kadar bıraktı.

Çok güzel bir gün geçiren kızım bütün akşam kendi sözcükleriyle anlattı durdu: Ade (Ada olduğunu düşünüyoruz), kehdi (köpek aslında:), mamma...

Not: Fotoğraf makinemizi hala yaptıramadık. Kendi çektiklerini gönderen Umur'a tekrar teşekkürler :)