
5 gün boyunca da Zeynep'in sebepsiz ağlamaları çok sık tekrarladı ne yazık ki..Sevgili Çiğdem'in tabiriyle tam post-it sendromu yaşadık hem de en güçlü yapışan türünden. Ankara'da teyzelerine çok düşkün olan, onlar olmadan hiçbirşey yapmak istemeyen, zaman zaman bana tercih eden kızım yemek almama dahi izin vermedi. Ya kucağımda ya m.e.m.e.deydi tatil boyunca. Bu tatille ilgili en iyi olarak hatırlayacağım şey Zeynoşun denizi çok sevmesi oldu. Özellikle sarı şeker Arda'nın havuzdan kaptığı düşünülen bir bakteri yüzünden hastalanması hatta hastanede yatmasına çok üzülmüştüm ve kesinlikle kızımı havuza sokmama kararı almıştım. Deniz çok güzeldi, havuzu hiç aramadık neyse ki! Ama sahilde kumdan kaleler yapma hayallerimiz de suya düştü, bizim kontes kuma ayağını dahi değmedi. Plajda eline-yüzüne-ayağına bulaşan kumları temizlemek için uğraştık durduk. Teyzesinin hevesle aldığı ve evde unuttuğumuz için yoldan dönüp aldığımız,binbir güçlükle şişirdiğimiz simitte kullanılmadan dönen eşyalarımızın arasında yerini aldı.

Bu tatilde yaşadığımız bir başka ilk Zeynep'in hemen hemen hiçbir şey yemeyerek sadece pilavla ve akşamları en azından masada oturmasını sağlamak için eline verdiğimiz dondurmayla beslenmesi oldu. (Resimlerdeki şirin hallerine bakmayın, yemek salonuna girmek dahi istemedi) Yemeyen çocuk çok zormuş, bunu anladım. Uzaktan ahkam kesmek çok kolaymış. Çocuğun yemezse sen ne kadar yesen de doymuyormuşsun. İyi ki hala emziriyorum diye çok dua ettim.

Akşamlarımız tabii ki Mini-Disco'da geçti. Zeynepcim çocuklara pek takılmayıp kendi başına gayet cool dans etti. Özellikle sarı zilli elbisesiyle ortalığı yıktı. Fotoğraflarda görünen yeşil tişörtlü sarı şeker çocuğa pek bir hayran oldu. Etrafında dolandı durdu,ama çocuk yüz vermedi kızıma. İlk kalp kırıklığını da yaşamış oldu:) Boşver kuzum benim, kendi kaybetti o sarı çipil oğlan...
Dönüşte başka bir hata yaptım ve gece için aldığımız bileti gündüz 12:45 için değiştirdim. Biner binmez de öğle uykusuna daldı ve 1.5 saat kadar ne iyi etmişim diye sevindim. Ama sonrasını ne siz sorun ne de ben anlatayım. Ankara'ya girene kadar Zeynep hanımı oyalamak için çantalardan neler çıkmadı, kimler seferber olmadı...Dakikaları ve kilometreleri saymak ne demekmiş öğrendim.
